2016 ' ya Veda Ederken Ödüllü Kitaplar

2016 yılının sonuna geldik. Yılı 3 ödüllü kitapla kapatmak istedim. İlk ikisi Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği tarafından düzenlenen YILIN KİTABI seçimini kazanan kitaplar. Bu yıl seçim resimli kitaplar dalında Feridun Oral'ın FARKLI AMA AYNI isimli engelliliğe çağdaş bir yorum getiren kitabı lehine sonlandı. Jüri, Dr. Nalan Babür, Dr. Oya Abacı, Sibel Demirtaş,Zeynep Bassa ve benden oluşuyordu. Farklı Ama Aynı kitabının güzelliğini daha önce yazmıştım.

http://www.ayfergurdalunal.com/tr/cgy/165.htm ; Bu adreste eski yazımı okuyabilirsiniz. 2-8 yaş grubu çocukların kütüphanesinde mutlaka yer alması gereken bir yüz akı eserimiz. Bu eseri gereken özenle basan Yapı Kredi Yayınları'nı da kutluyorum.

İkinci ödüllü eser 8-12 yaş grubu için yazılmış bir roman. Fatih Erdoğan'ın yazdığı, Mavibulut Yayınevi tarafından basılan SİHİRLİ KUTU, Yılın Çocuk Romanı olarak seçildi. Bu seçimin jürisini Prof. Nuran Özyer, Mavisel Yener, Murat Batmankaya, Süleyman Bulut ve Tülin Sadıkoğlu oluşturuyordu. Sihirli Kutu, sihirli dizinin onbirinci kitabı olarak 2015 yılında yayımlanıyor. Dizinin müdavimleri bu dizide sihirli özellikleri olan bir palamudun önemli rolü olduğunu bilirler. Kahramanımız Baran'ın babası kapıcı annesi evlere temizliğe giden bir yardımcıdır.Kısıtlı bir bütçe ile yaşamaya çalışan ailenin bir çocukları daha olacaktır.

Ailede bu gelişmeler olurken okulda Nisanur'un doğum günü davet haberleri ile kaynamaktadır. Baran henüz davet edilmemiştir ve bu duruma üzülse de bir tesellisi vardır.Ya davet edilse idi bu sefer hediye almak için para nereden bulacaktı. Ayakkabı kutusuna sakladığı paralar bir iki günlük simit parasına ancak yeterdi.İşte Baran bunları düşünürken ve eğer çok parası olsa neler yapacağını hayal edip parkta yürürken başına bir palamut düşer, o da bu palamudu alır cebine koyar. Ertesi sabah okula gitmek için hazırlanırken bir lira harçlık almak için ayakkabı kutusunu açan Baran bir anda neye uğradığını şaşırır.

Ayakkabı kutusu silme para dolmuştur. Paraların altında bozuk bir liralar ve önceki gün parkta başına düşen palamut durmaktadır. Bu parayı oraya babasının koyduğunu düşünen Baran, ailenin biraz olsun ferahlayacağına sevinir. O gün Nisanur onu da doğum gününe davet eder. Baran sevinir ve armağan olarak okullarına gelen yazarın imzalı bir kitabını almaya karar verir. Okulda bunlar olurken evdeki gelişmeler bambaşkadır. Babanın bozuk para ihtiyacı olmuş, anne Esengül Hanım da babayı Baran'ın bozuk paraları sakladığı kutuya yönlendirmiştir. Kutuyu açan baba orada yedi bin lira bulunca şok geçirirler. Bu para buraya nasıl gelmiştir. Akıllarına türlü kötülük gelir. Sonunda parayı saklayıp ayakkabı kutusunu kapağı açık biçimde yatağın üstüne bırakırlar.

Baran gelip parayı göremeyince ne yapacak gözlemeye karar verirler. Baran'ın reaksiyonuna göre de kendileri ne yapacaklarına karar vereceklerdir. Olaylar gelişir ve Baran palamudun sihrini ve o sihir sayesinde kutunun para ile dolduğunu kavrar. Daha sonra olaylar yön değiştirir. Okuldan bir arkadaşın kaçırılması, bu kaçırılma olayında arkadaşını korumak için devreye giren Baran ve Nisanur'un maceraları ile kitabın heyecan dozu artar. Sonunda dizinin formülü tekrar uygulanır. Olaylar sihir gücü ile değil bireylerin kendi güçleri sayesinde çözülür. Geride tatlı okuma tadı ve şu sözler kalır: Emek harcamadan elde edilen hiç bir şey kalıcı olmaz, uçup gider.

Bu ödülün dizinin diğer kitaplarını da aydınlatmasını dilerim. Son kitap KUŞ OLSAM EVİME UÇSAM, 2015 Tudem Edebiyat Ödülü Roman Yarışması birincisi. Yazarı Güzin Öztürk. Bu ödülün jürisi Betül Avunç, Habib Bektaş, Şeref Bilsel, Zarife Biliz, Sennur Sezer 'den oluşmuş. Güzin Öztürk bir avukat.İlk dosyası ile ödül almış. İyi ki almış ve bu yüreklenmeyi yaşamış. Çünkü çok duyarlı bir yürek, çocuklara uygun yazıyor ve göçmenlik hali gibi güncel ve zor bir konunun üstesinden duygu sömürüsüne kaçmadan gelmiş. Alana girmesi alan için bir kazanç. Gelecekteki kitaplarını heyecanla bekleyeceğim.

Kitabı Hicabi Demirci resimlemiş ve konunun ağırlığını kendi naif desenleri ile dengelemeyi başarmış. Açılış bölümü ana karakterimiz Beşir'i bize tanıtıyor. Beşir Halep'te yaşayan bir çocuk. Ağabeyini savaş almış. Evden çıkamıyor bazen arı gibi vızzz sesi çıkaran kimi zaman güçlü bir ıslık gibi duyulan bombaların sesi evini kuşatmış. Perdenin arkasına saklanıp camdan dışarısını seyrederken yıkıntıların arasında kırmızı arabayı fark ediyor. Araba arkadaşı Emir'e ait. Bir taraftan arabayı almak istiyor diğer taraftan dışarı çıkmaya korkuyor. Sonunda üçe kadar sayıp arabaya doğru koşmaya karar veriyor.

Tam arabaya varacak vızz vızz vızz sesleri etrafı kaplıyor. Bir kurşun yalayıp geçiyor. Bu sırada annenin sesi "Beşir,Beşir". Bir bakıyor ki anne yerde. "Anne, anne kalk ! Söz çıkmayacağım bir daha!" Ne kadar çok köyde,kasabada, şehirde bu sahnenin her gün yaşandığını bilmek çok korkunç. Anne oğul eve varabiliyorlar varmasına ancak baba artık şehrin güvenli olmadığına karar veriyor .Türkiye'ye göçecekler. Bu sırada baba eve on gündür ağaç altında yaşamakta olan bir aileyi de davet ediyor. Deyrizor cehenneminden kaçan bu aile de sığınacak kimsesi olmadan ağaç altında yaşam kavgası vermektedir. Kaçışa iki aile birlikte kalkışacaktır.

Beşir'in yanında ülkesinden hatıra ağabeyinin yaptığı tahta oyuncak ve bir avuç ülke toprağı vardır. Toprağın biraz ülke koktuğunu bilir misiniz? Ya biraz da ev koktuğunu? Beşir bilir. Toprağı avuçlar sonra parmaklarını koklar Beşir, ondan bilir. Tehlikeli bir yolculuktan sonra grup sınır kapısına varır. Ortası demir parmaklıklı,altı tekerli bir kapıdır bu.O kadarcık! Halbuki Beşir büyük bir kapı hayal etmiştir. Kocaman duvarı olan büyük bir kapı olsun ki,savaşmak isteyenler geçemesin kapıdan. Babası annesine sevinmesini söyler ama annesi "koyu koyu bakar". Abisini düşündüğünü anlar Beşir. Ben buradayım anne,buradayım!" demek ister. Halep'teki kampa yaklaşırken bir ses duyar .Beşir diye kendisine seslenen bir ağaçtır.

Tohumu Beşir'in cebindeki vatan toprağının içinde saklıdır. "Savaşlar sadece insanlara değil, bütün canlılara zarar verir. Annemin üzerine füze düşüp öldü. Şimdi o tohumda yaşıyorum. Yaşamama yardım et" der. Bu çok güçlü bir sahnedir ve savaşın yıkımının tüm canlılar üstünde olduğunu göstermesi açısından da örnek bir sahnedir. Beşir sevgi dolu yüreği ile yerleştikleri çadır kentte kendi kadar aç kedileri de doyurmaya çalışır. Bir çadırda iki aile çocuklar analarının koynunda yaşamaya çalışırlar. Kimse şikayet etmez. "Buna da şükür! " sık sık işitilen bir tümcedir. Bu sırada anne bir saksı bulur. Tohumu ekerler. Bu ekim sevinç ve umut olur. Kampta oyun arkadaşları edinir. Ancak her arkadaşın acıklı da bir geçmişi vardır.

Mehmet annesini savaşta yitiriştir.Babası da o ölümden sonra hep kızgındır. Döneceğim savaşacağım diye tutturmuştur.Ama Mehmet babası gitsin istemez, kendi de dönsün istemez. Sonra Beşir'in ailesi İzmir'e gelir. Saksıya diktikleri ağacı da evin önüne dikerler.Yeni yerleştikleri yerde onlara nasıl bakıldığını şöyle betimler: "Suriyeli olduğumuz yüzümüzden anlaşılıyor bence. Bazı Türkler yaklaşmaz,korkar bizden.Bazıları yardım ederler. Çocuklarından bizimle oynayanlar olur.Çat pat anlaşırız onlarla." "Para kazanmak zordur.İş bulmak da. Suriyeli olursan daha zordur.

Televizyonumuz yok. Okuyacak kitabımız yok.Erken yatılır,erken kalkılır burada.Yapacak bir şeyimiz yok çünkü" Bu koşullar altında mutlu olunabilir mi? Beşir'in yanıtı şöyledir: "Ben hiç mutlu olmadım ama sevinçli oldum bazen" Romanın başarısı empati yaratabilme becerisinden geliyor. Yalın bir dille, günlük detaylar üzerinden savaşın canlılar üzerindeki dehşeti, bir çocuğun ruhunda yarattıkları, bir ailenin hayatta kalma mücadelesi ve yeni yerleştikleri ülkede karşılarına çıkan ön yargılar, yalnızlık, fakirlik, çaresizlik ve her şeye karşın umut ve birbirine tutunma kararlılığı.

Bunu okuyan çocukların bir Suriyeli çocuk ile daha çekincesiz arkadaşlık edeceklerini düşünüyorum. Çok etkileyici bir anlatı, Dilerim Güzin Öztürk gerçekçi çocuk romanları yazmaya ve zor konuları ele almaya devam eder. Yeni bir yıla doğru ilerliyoruz. Çok sınandığımızı düşünüyorum. Metin Altıok'un Kanadı Kırık Bir Akşam şiiri ile umuda tutunalım.

“Yarın farklıdır bugünden,
Adı değişir hiç olmazsa.
Kara bir suyu
Geçiyoruz şimdilerde
Basarak yosunlu taşlara.

Sen bugünden yarına
Birazcık umut sakla.”

Umutla,sevgiyle,kitapla kalın.



Ayfer Gürdal Ünal
ahru@tnn.net